13. VE 14. YÜZYIL EDEBİYATI
Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dilleri Eski Türkçe içinde yer alır. Bunların örneklerini İslamiyet'ten Önceki Türk Edebiyatında ve geçiş dönemi diye adlandırdığımız 11. ve 12. Yüzyıl Türk edebiyatında görmüştük. Türk yazı dili 13. yüzyılda biri Batı Türkçesi, diğeri Kuzey-Doğu Türkçesi olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Türkçesi içinde zamanla Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi gibi yazı dilleri meydana geldi. Batı Türkçesinin temelini Eski Anadolu Türkçesi oluşturur. 13. ve 14. yüzyıllar bu yazı dilinin oluşup gelişme dönemidir. Bu dönemde, bu yazı dili ile ortaya konan ve anonim birer özellik gösteren Battalnâmeler, Dânişmendnâmeler, Saltuknâmeler ve Dede Korkut Hikâyeleri önem arz eder.13. ve 14. yüzyılların önemli bir özelliği de bu dönemde tasavvuf inanışının hızla yayılarak şiirimizin başlıca konu ve teması haline gelmesidir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dilleri Eski Türkçe içinde yer alır. Bunların örneklerini İslamiyet'ten Önceki Türk Edebiyatında ve Geçiş dönemi diye adlandırdığımız 11. ve 12. Yüzyıl Türk edebiyatında görmüştük. Türk yazı dili 13. yüzyılda biri Batı Türkçesi, diğeri Kuzey-Doğu Türkçesi olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Türkçesi içinde zamanla Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi gibi yazı dilleri meydana geldi. Batı Türkçesinin temelini Eski Anadolu Türkçesi oluşturur. 13. ve 14. yüzyıllar bu yazı dilinin oluşup gelişme dönemidir. Bu dönemde, bu yazı dili ile ortaya konan ve anonim birer özellik gösteren Battalnâmeler, Dânişmendnâmeler, Saltuknameler ve Dede Korkut Hikâyeleri önem arz eder.
TASAVVUF EDEBİYATI
Tasavvuf edebiyatı, Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir.
Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Tasavvuf edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tasavvuf şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar,fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur
ÖZELLİKLERİ
Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan'da yetişen Hoca Ahmet Yesevi'dir.
Tekke Edebiyatı, Anadolu'da 13. y.y.'dan itibaren gelişmiştir.
Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.
Şiirlerin çoğu ezgilidir.
Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
İlahi, nefes, nutuk, devriye, sathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
Dili Âşık Edebiyatı'na göre ağır, Divan Edebiyatı'na göre sadedir.
Âşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir.
1.MEVLANA CELALEDDİN RUMİ
Eserlerini Farsça yazdığı için Türk Edebiyat'ının herhangi bir bölümüne dahil edemediğimiz, Mevlana (Celalettin-i Rumi) Anadolu'da yetişen mutasavvıf şair ve düşünürlerin en büyük iki isimlerinden biridir. (Diğeri Yunus Emre) Mevlevi tarikatının rehberidir. (Kurucusu değildir; çünkü tarikat, oğlu Sultan Veled tarafından kurulmuştur.)
MESNEVİ
Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.
Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.
Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.
Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.
Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı.
Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.
Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok.
Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi.
Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü.
Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti.
Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnûn'un aşk hikâyelerini anlatmada.
Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyâk çekeni kim gördü?
Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti.
Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok.
Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı.
Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.
Mesnevi : Dini tasavvufi ve ahlâki yanı ağır basan didaktik bir eserdir. (6 cilt, 25618 beyit) Mesnevi'de işlenen konuların çoğu öğüt vermek amacı güder. Konuların işlenişinde hikâye ve fabllarla konuyu açıklama, örnekleme, verilmek istenen düşünceyi pekiştirme yolu izlenir ve her hikâye bir öğütle bitirilir. Farsça yazılmıştır.
2.YUNUS EMRE
Tekke Edebiyatı'nın en büyük ismidir. Dünya çapında ün yapmıştır. Nerede ne zaman yaşadığına dair kesin bir bilgi yoktur. Eskişehir-Sivrihisar, Karaman dolaylarında yaşadığı kabul edilir. Eskişehir-Sarıköy'de Yunus'a ait olduğu kesine yakın bilinen bir mezar vardır. "Halka halk diliyle seslenerek, halkın şairi olmayı bilmiştir. "İlahileri yüzyıllardır. Hem halkın belleğinde hem de ele çoğaltılan divanlarında yaşamış, günümüzde düzenli basımları yapılmıştır. Tasavvuf terimlerinin dışındaki kullanımları sade halk diliyledir. Genellikle hece ölçüsünü, bazen de aruzu kullanmıştır. Beyit birimiyle yazılmış şiirleri, dize ortalarına yerleştirilen iç kafiyeler dolayısıyla dörtlükler haline getirilmeye de uygundur. Duygulu ve coşkun bir dille ilahi aşkı ve tasavvuf inançlarını işlemiştir. İslam inançlarından kaynaklanan bir hümanizm (insanseverlik) düşüncesine sahiptir. Şiirleri "Yunus Emre Divan" adıyla bir araya getirilip yayımlanmıştır.
ey dost senin yoluna
anım vereyim mevlâ
aşkını komayayım
od'a gireyim mevlâ
beni sana vereyim
sensiz beni nedeyim
ya ben seni isteyü
kande varayım mevlâ
anım vereyim mevlâ
aşkını komayayım
od'a gireyim mevlâ
beni sana vereyim
sensiz beni nedeyim
ya ben seni isteyü
kande varayım mevlâ
3.GÜLŞEHRİ
Yaşamıyla ilgili bilgiler, eserlerine ve kendinden sonraki şairlerin şiirlerine dayalıdır. Harezm’den geldiği sanılan Gülşehrî’nin, Kırflehir’de, Mevlevîliği yaydığı bir zaviyede yaşadığı; mahlâsı olan Gülşehrî’yi, bir gül kenti olarak bilinen Kırşehir’den (Gülşehir) aldığı belirtilir. Adının Ahmed veya Süleyman olduğu ileri sürülmekteyse de bu bilgiler kesin değildir. Mantıku’t-Tayr adlı eserini 1317’de tamamladığından, ölümünün de bu tarihten sonra olduğu kabul edilir.
MANTIKU'T TAYR'DAN
Mantıku't-Tayr'ı ki Attar eyledi
Parisice kuş dilini söyledi
Anı Turki suretinde biz dakı
Söyledik Tazi bigi Tanrı hakı
Çün Felek-name düzetdük şahvar
Parisice taht ü tac-ı zer-nigar
Türk dilinde dahi Tazi'dn latif
Mantıku't-Tayr eyledük ana harif
4.AHMEDİ
İran şiirinin biçim, söyleyiş ve içerik özelliklerini Türkçe şiirlerinde uygulamaya çalışmıştır. "Divan" sahibi ilk Anadolulu şairdir. Divanından başka İskendername (Büyük İskender'in maceralarıyla ilgili) ve Cemşid ü Hürşid adlı mesnevileri vardır. Daha çok dindışı konuları işlemiştir.
GAZEL
Sabâ Mesîh-dem olup bahârdan bu gece
Hıtâ'ya benzedi gülşen nigârdan bu gece
Sabuh içmedi gündüz çemende gül-ruhsar
Bu nerkisün gözü nedir humârdan bu gece
Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ-ı çemen
Meğer ki bâğa haber geldi yârdan bu gece
Ne dil-nevâz göründü vü hem ne cân-efrûz
Murâda erdi gönül rûzgârdan bu gece
Ahmedî
Günümüz Türkçe'siyle
Tanyeli İsa nefesli olup bahardan bu gece
Hıta'ya benzedi güllük sevgiliden bu gece
İçmedi ayıltıcı sabah şarabını çimden gül yanaklı
Bu nergisin gözü nedir içki ağrısınsan bu gece
Süslendi fesleğenler bezendi çimenlik
Meğer ki bahçeye haber geldi yârdan bu gece
Ne gönül okşayan göründü ne de can aydınlatan
Muradına erdi gönül rüzgârdan bu gece
Hıtâ'ya benzedi gülşen nigârdan bu gece
Sabuh içmedi gündüz çemende gül-ruhsar
Bu nerkisün gözü nedir humârdan bu gece
Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ-ı çemen
Meğer ki bâğa haber geldi yârdan bu gece
Ne dil-nevâz göründü vü hem ne cân-efrûz
Murâda erdi gönül rûzgârdan bu gece
Ahmedî
Günümüz Türkçe'siyle
Tanyeli İsa nefesli olup bahardan bu gece
Hıta'ya benzedi güllük sevgiliden bu gece
İçmedi ayıltıcı sabah şarabını çimden gül yanaklı
Bu nergisin gözü nedir içki ağrısınsan bu gece
Süslendi fesleğenler bezendi çimenlik
Meğer ki bahçeye haber geldi yârdan bu gece
Ne gönül okşayan göründü ne de can aydınlatan
Muradına erdi gönül rüzgârdan bu gece
5.KADI BURHANETTİN
Sivas'ta beylik kurmuş ve bir savaşta esir düşerek can vermiş bir kahraman olmasına rağmen asıl ününü şiir ve edebiyat alanında yapmıştır. Tuyugları vegazelleri ile tanınmıştır. Büyük bir divanı vardır.
TUYUĞ
Dil-berûn işi itâb ü nâz olur
Çeşmi câdu gamzesi gammâz olur
Ey gönül sabr it tahammül kıl ana
Yâre irişimek işi az az olur
Kadı Burhanettin
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
Güzelin işi (âşıklarını) paylamak ve onlara naz etmek olur.
Gözleri bir büyücü cadı, gamzesi de (aşığın yan bakışı) ortalığı karıştırıcı olur.
Ey gönül! Sen ona (bütün bunlara) tahammül et, sabret;
Çünkü, sevgiliye kavuşmak zamanla, yavaş yavaş olur...
C)MENSUR ESERLER
Çeşmi câdu gamzesi gammâz olur
Ey gönül sabr it tahammül kıl ana
Yâre irişimek işi az az olur
Kadı Burhanettin
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
Güzelin işi (âşıklarını) paylamak ve onlara naz etmek olur.
Gözleri bir büyücü cadı, gamzesi de (aşığın yan bakışı) ortalığı karıştırıcı olur.
Ey gönül! Sen ona (bütün bunlara) tahammül et, sabret;
Çünkü, sevgiliye kavuşmak zamanla, yavaş yavaş olur...
C)MENSUR ESERLER
1.NASRETTİN HOCA
Nasreddin Hoca Orta Çağ döneminde Akşehir ve Konya'da, Selçuklu veyaOsmanlı Devleti döneminde var olduğuna inanılan mizah figürü. Nasreddin Hoca, komik hikayeleri ve fıkralarıyla hatırlanan ve aynı zamanda popülist bir filozof olan bilgeydi.
Baklava
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
Baklava
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
2.BATTALNAME
Battalname, 8. yüzyılda Emevi-Bizans savaşlarında ün kazanan Arap komutan Battal Gazi'nin efsanevi yaşamı ve kahramanlıkları çevresinde oluşan halk öyküsüdür.
3.HALİLOĞLU YAHYA BURGAZİ
Hakkında fazla bir bilgi olmayan Burgazî’nin Edirne Lüleburgazlı olduğu sanılmaktadır. Medrese eğitimi aldığı ve Arapça ile Farsçayı bildiği anlaşılmaktadır. Osmanlıda bir esnaf birliği olan Ahilikle ilgili yazdığı Fütüvvetnâme adlı bir eseri olması onun da bir ahi olma olasılığını artırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder